Gazze’deki İnsani Facia: İnsan Elinden Oluşturulan Bir Açlık Felaketi
Jeremy Bowen / BBC Uluslararası Haberler Editörü
Aylar süren uyarılardan sonra, BM’nin desteğiyle hazırlanan bir rapor, Gazze’deki insani facianın, insan eliyle oluşturulan bir açlık felaketine yol açtığını kanıtlayan net istatistikler sundu.
Rapor, İsrail üzerindeki Filistinli sivilleri korumak ve ihtiyaç sahiplerine yeterli insani yardıma izin vermek gibi yasal sorumluluklarını yerine getirme baskısını artırdı.
BM’nin en üst düzey insan hakları yetkilisi Volker Türk, BBC’ye yaptığı açıklamada, suçun büyük kısmının İsrail’de olduğunu söyledi ve İsrail’in Gazze’de açlığı bir savaş silahı olarak kullandığına dair “makul” bir argümanın söz konusu olduğunu anlattı.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Türk, niyetin bu olduğu da kanıtlanırsa, açlığın silah olarak kullanılmasının savaş suçu anlamına geldiğini belirtti.
Başbakan Benyamin Netanyahu’nun Likud Partisi’nden üst düzey liderlerinden İsrail Maliye Bakanı Nir Barkat, Türk’ün uyarılarını “Tam bir saçmalık ve söylenmesi tamamen sorumsuzluk olan şeyler” diye tanımladı.
Barkat da, İsrail kabinesindeki diğer isimler gibi, İsrail’in ABD’nin ve dünyanın geri kalanının sunduğu tüm yardımların geçişine izin verdiğinde ısrarcı oldu. İsrail ayrıca, “Hamas istediğini aldıktan sonra geriye kalanları BM’nin dağıtamadığını” savunuyor.
Ancak Refah sınırının Mısır tarafında, Gazze’de çok ihtiyaç duyulan yardımlarla dolu kamyon kuyruğu uzuyor. Bir dizi karmaşık ve bürokratik kontrolü geçtikten sonra, İsrail üzerinden Gazze’ye girebiliyorlar.
Yeterli yardım gitmemesi yüzünden, Ürdün ve aralarında ABD ve İngiltere’nin de bulunduğu diğer ülkeler havadan paraşütle yardım atmak zorunda kaldı. Bu, insani yardım dağıtımındaki en etkisiz yöntem.
Havadan atılan yardımlardan bir parça alabilmek isteyen yerdeki Filistinliler, denize düşen yardımlara doğru yüzmeye çalışırken boğuldular ya da düşen yardım paraşütlerinin altında kaldılar.
ABD Donanması ayrıca, denizden yardım ulaştırılabilmesi amacıyla geçici bir iskele inşa etmek üzere bir istihkam filosu yolluyor.
İsrail, Gazze’ye karadan yardım yolunu tam anlamıyla açık tutsaydı ve Gazze’nin kuzeyine sadece yarım saatlik mesafede bulunan Aşdod’daki modern yük limanından yardım dağıtımına izin verilseydi, bunların hiç birine gerek kalmayacaktı.
Türk, Cenevre’deki söyleşimizde, İsrail’in yardım dağıtımını yavaşlattığına ya da engellediğine yönelik kanıtların ortaya çıktığını belirtti.
Türk, Hamas’ın 7 Ekim’de İsrailli siviller ve askerlere karşı, cinayet, tecavüz ve adam kaçırma da dahil saldırısını kınadı.
Ancak Türk, savaşın hiçbir tarafının hesap vermekten kaçmaması gerektiğini ve buna Gazze’de ihtiyaç duyanlara yönelik yardıma herhangi bir engelin de buna dahil olduğunu vurguladı.
Volker Türk, “İnsani yardımla uğraşan çalışma arkadaşlarımız bize çok fazla bürokrasi olduğunu söylüyorlar. Engeller var, engellemeler var. İsrail ciddi bir şekilde suçlu” dedi.
“Sadece gerçeklerin çok açık olduğunu söyleyebilirim. Evet, anlıyorum, yardımların kontrol edilmesi gerekiyor ama bunun yapılması günler süremez.
“Bir acil durumda makul olmayan her tür talebi masaya koyarsanız, şu soru gündeme gelir: Şu anda gördüğümüz tüm kısıtlamalara bakıldığında, açlığın bir savaş silahı olarak kullanılıyor ya da kullanılmış olduğuna dair makul bir iddiada bulunulabilir mi?”
Gazze’deki insani faciayla ilgili kaygılar, geçen hafta bir dizi harita, tablo ve istatistikle birlikte yayımlanan raporla derinleşti. Raporla, İsrail’in müttefiklerinden gelen uyarılar yoğunlaştı. İsrail’e, sivilleri ya patlayıcılar ya da açlık nedeniyle ölümden korumak için savaşma biçimini değiştirmesi gerektiği söylendi.
IPC diye de bilinen saygın uluslararası kuruluş Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması’nın yaptığı son çalışmaydı.
IPC, hükümetlere, BM’ye ve yardım kuruluşlarına, açlığın seviyesinin belirlenebilmesi için veriler sunuyor. Raporun başlığı da çarpıcı: “Gazze Şeridi: 1,1 milyon kişi, nüfusun yarısı feci gıda güvensizliği yaşarken, açlığın eli kulağında.”
Çalışmada, bir ateşkes olmaz ve Gazze’ye yardım akmazsa, açlık faciasının önümüzdeki sekiz hafta içinde her an gelebileceği vurgulandı.
İsrail’in saldırılarından sonra, Gazze’de hala açık kalabilen birkaç hastaneden birine hasta ve aç çocuklarını götürebilen Filistinli anne ve babaların istatistikleri görmeye ihtiyacı yok. Haftalardır, aylardır çocuklarını besleyemiyorlar ve giderek kötüleşmelerini izlemek zorunda kalıyorlar.
Gazze hasta olunacak bir yer değil. BBC’ye çalışan Filistinli serbest bir gazetecinin hastaneye getirdiği kız çocuğu yatakta bilinci yarı açık bir şekilde yatıyor.
Nura Muhammed’in akciğer ve karaciğer fibrözü var. Bu hastalıklar, barış dönemlerinde bile ölümcül olabiliyor. Savaş başladığından bu yana süren kötü beslenme ve doğru tıbbi bakıma ulaşamadığı için, durumu hızla kötüleşiyor.
Annesi “Kızım hareket edemiyor” diyor.
“Kansızlık var, hep uyuyor ve yiyecek besleyici hiçbir şey yok.”
Nura en azından hastaneye ulaşabildi. Yardıma tam bağımlı hale gelen 1 milyondan biraz fazla Gazzeli bu seçeneğe sahip olmayacak.
Gazze’deki insani facianın kanıtları her yerde. Hastanede çektiğimiz fotoğraflardaki çocukların eklemlerinde şişme, kol ve bacaklarda kas kaybı yüzünden incelme ve deri iltihabı görülüyor. Bunların hepsi, akut yetersiz beslenmenin klasik belirtileri.
İsrail, BM Güvenlik Konseyi’nin derhal ateşkes talep eden kararını dikkate almadı.
İsrailli Bakan Nir Barkat, Hamas’ı tamamen yok etme ve 7 Ekim’de rehin alınanları kurtarma amaçlarının önüne hiçbir şeyin geçmeyeceğini söyledi.
Barkat, dünya genelindeki müttefiklerinin İsrail’in stratejik amaçlarını desteklediğini belirtti. Ancak başta ABD Başkanı Joe Biden olmak üzere, birçok dostunun İsrail’in savaş yöntemlerini beğenmediğine dikkat çektiğimde Barkat net konuştu.
“Yapacak bir şey yok. Savaşı bitireceğiz. Hamas teröristlerini öldürmek ve sivil kaybını olabildiğince azaltmak için elimizden geleni yapacağız.”
“Kusura bakmayın ama şeytanla savaşıyoruz ve dünyanın Hamas’ı haritadan silene kadar şeytanla savaşmamıza yardımcı olmasını bekliyoruz.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Türk İsrail’den gelen eleştirilere kısa ve öz bir yanıt verdi.
“Onlara söyleyebileceğim tek şey, uluslararası bir konsensüs oluşuyor, eskiden yoktu belki ama, şu anda net bir şekilde var. Buna, insani durum hakkındaki BM Güvenlik Konseyi kararı da dahil.”
“İnsan hakları durumu o kadar trajik ki, derhal ateşkes gerekiyor. Benim bunlara yanıtım bu.”